“Allah’ı unutan, bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar gerçekten yoldan çıkmışlardır.” ( Haşr Suresi 19. Ayet)
Mahçup ne demek? Arapça ḥcb kökünden gelen mahçup “örtülü, perdeli, kapalı” sözcüğünden alıntıdır. “Hicap eden, utanan” anlamına gelmektedir. Hayatımızda mahçubiyetlik hissettiğimiz durumları, hadiseleri düşünelim. Bir şeyi beceremediğimiz, acizlik içerisinde kıvrandığımız anlar, bir yokluk anı… İnsanlar tarafından rağbet görmeyen taraflarımız bizde derin bir mahcubiyetlik hissi oluşturmaz mı? Bir eksiklik hissi içerisinde kalırız. İşte tam o anda “ben yaptım” özgüveni(!) ortadan kalkar. Bir yardım bekleriz tamam olmak için. Bir şeye muhtaç oluruz yani. Ne kötü değil mi? Kendinden üstün bir varlığa muhtaç olmak, her istediğini elde edememek… Yıllar evvel denk geldiğim bir Cemil Meriç belgeselinde Hz. Musa’nın kızıldenizi ikiye ayırması mucizesinde çok güzel bir yorum dinlemiştim.2 (Bir dipnot; mucize kelimesi Arapçada “acz” kökünden gelmektedir, bilhassa aciz bırakan anlamındadır.) Yorum şöyle idi: Allah Hz. Musa’yı denizin üzerinde de yürütebilirdi ancak denizi ikiye ayırmayı ve toprağın üzerinden geçmelerini diledi, bunun hikmeti neydi? Hiç tefekkür etmiş miydiniz? Ben hiç düşünmemiştim. Hikmeti çok daha fazladır muhakkak ama şu nokta mühimdi: Eğer Hz. Musa denizin üzerinden yürüseydi, firavun arkasından gelmeye cesaret edemeyecekti çünkü biliyordu ki denizin üzerinde yürünmez. Ancak deniz ikiye ayrılıp toprağı görünce koca bir mucizeyi, acziyetini, eksikliğini ve mahcubiyetini unuttu ve aldandı. Firavundu deyip geçmeyelim dostlar, bizde birçok konuda böyle değil miyiz? Her şey biz yaşarken olmadı mı? Hayatta şu anda meydana gelen milyonlarca mucizeyi, farkına vardığımızda bizi aciz bırakan hususiyetleri görmezden gelerek, farkına varmayarak tam bir gaflet halinde yaşamıyor muyuz? İdrak ettiğimizde bir “Heyhat” çekmiyor muyuz? Hayret ne güzel makamdır ya hu! Ancak o da nasip. Evet, hayret etmek de bir nasip. Bazen düşünürüm ilim Allah tarafından çok yüceltilmiştir. Acaba neden? Ben de tıp ilmiyle meşgul olurken, özellikle de Fizyoloji ve Embriyoloji dersleri beni çok etkilemiştir, bunları bilmek nasip oldu diye çok şükretmiştim. Çünkü Allah’ın yarattıklarını bilirsen O’nu daha yakından tanırsın. Büyüklüğüne, gücüne, merhametine, rahmetine hayran kalırsın. Cenab-ı Allah buyurmuyor mu ki “Bilinmeyen gizli bir hazine idim, bilinmek istedim, bilineyim diye halkı (kâinat) yarattım.” (Aclûnî, II, 132) Bu muazzam bir dengedir. Bu idrak edilesi bir güzelliktir. Ne acıdır ki biz insanlar, özellikle de post-modern insanlar ise bu güzellik karşısında aciz olduğumuzu unutuyoruz. Bu yaratılan muhteşem bio-mekaniği temaşa etmeyi bıraktık, kendi varlığımızı ispatlama peşine düştük. Biz kendi mahcubiyetimizi unuttuk. Bilim bizim için bir vesileydi ancak bir felsefesi olmadan, sorgulamadan onu tanrılaştırdık. Kulluğumuzu ve asıl sahibi unuttuk. Bize verilen bir gönül vardı, gönül gözüyle bakmayı unuttuk.
Bu yazı mahcubiyetimizi hatırlatmak, dünyaya gelişimizin maksudunu bir kez daha dile getirmek içindir. Yaratılana karşı hayret ile karışık hayranlık bildirmek içindir ki tıpkı Yunus gibi:
“Hak bir gönül verdi bana. Ha demeden hayran olur.
Bir dem gelir şadan olur. Bir dem gelir giryan olur.”
Gönül bahsi Envârü’l-Âşıkîn’de şöyle anlatılır:
“Cenab-ı Hak Hz. Musa’ya şöyle buyurmuştur: Ey Musa! Muhakkak ben nurdan bir ev yapıp âdemoğullarının içine o evi emanet koydum. O eve ‘gönül’ adını verdim. Bu evin zemini marifettir, göğü imandır, güneşi şevk, ayı muhabbet, yıldızları doğruluktur. Dağları yakîn, bağları himmettir. Gürültüsü korku, şimşeği ümit, bulutları fazilet ve yağmuru rahmettir. Ağaçları ibadet, yaprakları vefa ve meyveleri hikmettir. Irmakları ilim, gündüzleri feraset ve geceleri musibettir. O evin dört direği vardır: Muvasenet(ülfet,ünsiyet), yakîn(ilahi kesin bilgi), tevekkül ve rahmet. Bu binanın dört kapısı vardır: İlim, hilim, sabır ve şükür.”
Şimdi tüm mahcubiyetimizle gönlümüzü ortaya koyup bu imtihandan geçme vaktidir ey sevgili okur! Rahmetle kalın.
- Ömer Seyfettin’in bir tiyatro eserinin adıdır.
- Belgeselin ilgili kısmını izlemek isteyenler için: https://www.youtube.com/watch?v=GRgtFRHp2RU