Aç mısın Oruç musun?

Aç mısın Oruç musun?

Esselamualeyküm!

Bu yazıyı müsait isen “Aşk bir mevsim” isimli şarkıyı dinleyerek okumanı isterim. Değilsen böyle bir şarkı olduğunu bilmen yeterli.. Sözlerine birazcık dokunacağız inşallah.

Bugün günlerden

Senden sonra…

Değil aslında..

Bugün günlerden, benden sonra. Aşkın da bir mevsim olduğunu düşünmüyorum esasında. “Aşk” Bir “yolculuk”. Bazen tek başına yürüdüğün bazen de tüm kâinat ile mesâfeleri geride bıraktığın uzun, uzuuun bir yolculuk. Mâşuk yolun sonunda. Vuslat sadece o nokta. Yol boyu hasretiz. Doymayacağız. Doymayacaksın. Kimi zaman “niyetli” olan gibi tek lokma geçmeyecek gözlerinden kalp durağına. Kimi zaman sindirecek kelimelerin olmayacak dudaklarında. Bazen maruz kalacaksın aşk tadı verilmiş kokulara. Birden tüm boşluklarına duygular salınacak, özümsemek isteyecek gelecek olanları. Ama gelen olmayacak. Kalp mideciğin gurultuları ile gürültü çıkaracak. Sen saklamaya çalışacaksın. Yeri gelecek su niyetine gözyaşlarınla susturmaya çalışacaksın. Yeri gelecek susmayan kalbine kollarını sarıp nidalarını bastıracaksın.

Aç olan insan ne yapar?

Yemek yer. Yiyecek bir şey bulamazsa ya yapar ya da bekler.. Yapmaya değecek açlık anına kadar sabreder. Bazen kapı çalar. Bir tabak gelir ikram olarak.

Peki ya… Oruç olan kişi?

Gözünün önünde lezzetli taamlar serili.. Birbirinden güzel her biri. Ama kişi niyetli. El süremez, sürmemeli. Bazısının kokusunu dahi bilmemeli. Tefekkürle, dua ile ibadetle devam edip ezanı dinlemeli. İzni beklemeli.

En güzel soru geliyor şimdi. Biz aç mıyız oruç muyuz? Sanki hem açız hem de orucuz. Oruç tutmaya mecâlin kalmamış olabilir. Nâfile niyet etmek istememiş olabilirsin..

Aşk mevsim değildir demiştim. Oruç için ise tam tersini düşünüyorum. Oruç bir mevsim. Ve belki de bizler bin yıldan hayırlı gecelerin saklı olduğu Ramazan’ımızı yaşamaktayız.

Orucun bize farz olduğu; elimizi, midemizi, dilimizi, yüreğimizi ve zihinlerimizi berraklaştırmak için ihsan edilmiş Ramazan’larımızdayız. Yoruldukça orucun sonuna yaklaşmaktayız. Son on günün olduğu bereket dolu gecelere açılmaktayız. Sımsıkı sarılmamız gereken “DUA” ile gelecek güzelliklere yer açmalıyız.

Bu sohbetten sonra biraz Ramazan’ı tefekkür etmeni isterim. Hangi açlığın sana daha ağır geldiğini tartmanı, hangi nimetin seni ‘hakikate’ doyurduğunu hissetmeni isterim. Sence miden mi daha aç kalbin mi? Açlık derdini boğazından geçip gidecek olan mı doyuracak? Ya da odağımız doymak mı olmalı? Neler neler yedik bu ömrümüzde. Yine acıkmadık mı?

Ramazan’a dönüyorum yeniden. Midemiz aç belki.. Ama insanın kalbi öylesine doyuyor ki.. Melek gibi oluyoruz. Almaktan atmaktan berî. Tüm gün elimize verili. Ve Rahîm Rabbimizden ikrâm-ı ilâhi.. Ramazan’da sahurlar ve iftarlar ile nimetler serili. Açlığı gözümüzde, gönlümüzde büyütüyoruz sanki. Değil mi?

Amacımız doymak olmamalı belli ki. Lezzet duymak gâye-i insani. 🙂

“De ki: Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O’dur. Ne az şükrediyorsunuz!” -Mülk Suresi 23

Gözler, kulaklar, kalpler verili. Lezzetler ile tefekkür ve şükretmeli.

Okurken dinleyebilen kulaklarımızı, ekrana bakıp okuyabilen gözlerimizi, incelikleri hissedip titreyen minik kalplerimizi düşünüp..

Elhamdülillah demeli. Sonra avuçlarımızı açıp bakmalı.. Evet bunu yapmalı 🙂 Sonra şöyle kendimize, sevdiklerimize güzelce dua etmeli ve ELHAMDÜLİLLAH diyerek yüzümüze sürmeli, o sıcaklığı hissedip yine şükretmeliyiz.

Sanki başımıza ne geldiyse şükürsüzlükten oluyormuş gibi.. Sizce de öyle değil mi?

Rabbim hepimize en güzel şekilde şükredenlerden olmayı nasip eylesin. Şükredenler ile olmayı. Kıymet bilmeyi ve hissetmeyi nasip eylesin her daim..

E peki.. Aç mısınız oruç musunuz?

Yoksa siz de ben gibi Yolcu musunuz?

Yolunuz, yoldaşınız hakîki hakîkatli olsun inşallah..

Dua ile 🙂

Esselamualeyküm

-El Fatiha Maassalavat

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir